Hayy Bin Yakzan VS Robinson Crusoe


hayy bin yakzan,, ibni tufeyl

   Herkese merhaba...🙂
         Bugün sizlerle önceden okumuş olduğum kitaplardan birini öneri-yorum kategorisinde işlemek istiyorum. Kitabın adı Hayy Bin Yakzan... Kendisi kitapta anlatılan kahraman, adı oldukça tuhaf öyle değil mi? Peki ya Robinson Crusoe ? Onu herkes tanıyor tabii. Kitabı daha doğrusu hikayeyi daha önce duyanlar var mı merak ediyorum çünkü ben ilk kez duydum.Ardından da merak edip kitabı okudum. 
İbni Tufeyl'in yazmış olduğu bu kitap temelde bir hikayeye dayanıyor. Bu hikayeyi de biz tek başına bir adada yaşayan robinson crusoe hikayesinden biraz  aşinayız. İşin aslı Robinson 'un bu ada hikayesine ilham veren de Hayy Bin Yakzan hikayesiymiş bunu gördüğümde çok üzülmüştüm çünkü Robinson hikayesini dünya üzerinde bilmeyen yoktur fakat ondan yıllar önce  ve ondan örnek alınarak yazılmış Hayy Bin Yakzan'ı ise kaç kişi biliyor ?😑

 İbni Tufeyl kendi döneminde bir islam filozofu olarak biliniyor. Felsefe konularına olan ilgisi bir yana kendisi tıp alimi ve cerrah aynı zamanda da hukukçu(eski insanlar ne kadar da donanımlı 👏). Yazar bu kitapta doğada yalnız olan hiçkimseyle bir bağlantısı olmayan bir kişinin 
(bu kişi Hayy Bin Yakzan oluyor) tek başına kendisini ve yaratıcıyı bulma macerasını anlatıyor. Hayy bin Yakzan'ın ilginç hikayesi çok etkileyici bir biçimde anlatılmış kitapta, hikaye nasıl doğduğu ile başlıyor.Bu konuda iki farklı senaryo var(burası çok hoşuma gitmişti) birincisi iklim koşullarının ılıman olduğu bir bölgede çocuğun anasız ve babasız bir şekilde çamurda kendiliğinden dünyaya gelmesi, öyle ki o bölgede "vakvak" adında meyvesinin kadına benzediği ağaçlardan da söz ediliyor. Evet her ne kadar kulağa çılgınca gelse de birinci varsayım bu, tabi bu bir kurgu hatta romanın kendisi hayal ürünü zaten. İkinci varsayım mantığa daha uygun, bir adada hüküm süren zalim bir sultanın kardeşini evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen evlendirmemesi üzerine kardeşi de  sevdiği kişiyle gizlice evlenerek Hayy Bin Yakzan'ın doğurur. Ardından sultanın yapacaklarından korkan kadın bebeği bir sandığa koyarak denize bırakır ve o gece suların kabarması olayıyla  bebek ıssız bir adaya kadar sürüklenir ve hikaye başlar. İkinci, senaryo çok tanıdık gelmiştir bildiğimiz eski zaman filmlerindeki bebeği kurtarma yolu 😊  

İki varsayımdan birini tercih edebiliriz. Tercihimizi yaptıysak hikayeye devam edelim. Hayy doğduktan sonra ya da adaya düştükten sonra bir ceylan tarafından bulunur ve ceylan ona kendi yavrusu gibi bakar. Çevresini keşfetmeye başlayan çocuk ilk olarak taklit etmeyi öğrenir. Etrafındaki hayvanların seslerini mükemmel şekilde taklit eder. Zaman içinde bitkileri inceler, hayvan anatomisini öğrenir ,kendisine annelik eden ceylanın ölümüyle ölüm olayını anlamaya çalışır hatta baktığı zaman her azasının yerinde olduğunu gördüğü annesinin neden cansız olduğunu anlamlandıramaz ve iç organlarını, kalbini açarak bakar. Buradan hareketle ruh kavramını sorgular ve yaratıcıyı bulmaya çalışır. Buradaki arayışı da öğretilmiş veya toplumdaki gelenekselleşen bir inanç kavramı dışına çıkmaktadır. Çünkü sadece kendi başına ve bilimsel gerçeklerle yaratıcıyı bulmaya çalışmaktadır. Romanın en güzel yerlerinden birisi bu kısım kesinlikle okunması gerekiyor o yüzden yüzeysel geçiyorum. Bu şekilde araştırmalarla sadece doğa kitabını okuyarak sonuçta yaratıcıya ulaşarak Kamil insan olma mevkisine gelmiştir. Hikaye burda bitmez tabii ki artık kendi keşfettiği yaratıcısını bir de normal insanlar gözünden görecektir. 

Romanın devamında yeni bir karakterle karşılaşıyoruz. Bu kişi Absal'dır. Absal dini anlamda üstüne düşen vazifeleri yerine getirmeye çalışan biridir. Bunun için de insanlardan soyutlanması gerektiğine inanır. Absal'ın geldiği yerde dinin toplum içinde yaşanması gerektiğine inanan Salaman adında bir arkadaşı vardır. 
Bu iki arkadaş yaratıcının kitabını yaşantılarına uygulayan ve her türlü dini vecibeleri yerine getiren 

arkadaşlardır. Fakat Absal kitaptaki soyut imgeleri ve içsel meseleleri anlamaya çalışırken Salaman
dışsal ögeleri önemser bu yüzden de yapması gerekenleri yapmak ona yetmektedir. Absal ise kendi 

ruhsal doyumunu sağlayabilmek için herkesten uzaklaşır. Bunun için de ıssız bir adaya gelerek Hayy ile karşılaşır. Böylece ilk kez bir insanla karşılaşmış olur kahramanımız. Absal Hayy ile konuşmaz onu normal bir insan zanneder ve inzivaya çekilir, dua eder. Hayy ise ilk kez böyle bir canlı görmüş olduğu için çok merak eder ve beden diliyle bildiği iletişim kurma şekilleriyle Absal'ın peşini bırakmaz. Sonunda ikisi birbirlerinden çok şey öğrenirler Hayy kendi keşfettiği yaratıcının kitaptakiyle örtüştüğünü farkeder ve dini vecibelerini yerine getirmeye başlar. Hayy , Absal'la birlikte geldiği adaya döner. Burada toplumla kaynaşan Hayy herkese bildiklerini, keşfettiği şeyleri kendi kendine bulduğu yaratıcıyı anlatmaya çalışır. Fakat çok geçmeden oradaki insanların çok düşünmeden yaşadıklarını, taklit etmenin onlara daha kolay geldiğini görür.  Bu insanların dünya mevzuları içinde ne denli boğulduklarını, hakikat ile ilgili bir şeyler bilmekten nasıl kaçındıklarını acı bir şekilde farkeder. Bir zaman sonra oradaki insanların gözünde bir deli olarak algılanmaya başlar. Herkesin hakikati anlamaya uygun olmadığını söyleyen arkadaşı Absal'a hak verir ve pes eder.En sonunda iki arkadaş tekrar adalarına dönerler ve orada ömürlerinin sonuna kadar hakikatin peşinden ayrılmadan yaşarlar. 

Bu romanı anlayabilmek ve tam anlamıyla çözümleyebilmek için bir kaç kez okumak gerekiyor. Ben çok kısa bir biçimde anlatmaya çalıştım ama bu kadar derin bir romanı ancak okuyarak anlayabiliriz. Ben denizi havuza sığdırmaya çalıştım desem yalan olmaz. İnsanı düşünmeye sevk eden hem ilginç hem de inanç anlamında tatmin edici bir eser olmuş. Ayrıca Dünyanın ilk felsefi romanı olarak kabul ediliyor ve aslında bu hikaye , bu kurgu İbni Tufeyl'in kendi felsefesini sembolize etmek için yazılmış. Kitaplığınızda kesin bulunması gereken eserlerden...

Not: Kitabı alırken inceleyerek alın çünkü bazı versiyonlarında arapça kelimelerin yoğunluğundan ne yazdığını anlamakta zorlanabilirsiniz.

Yorum Gönder

8 Yorumlar

  1. Bak ben de bilmiyordum, demek esinlenme hayy bin yakzan'danmış. Teşekkürler bu faydalı paylaşım için.

    YanıtlaSil
  2. Güzel bir yorum olmuş, beğendim. Esinlenilerek yazılaran bir kitabın, esinlenilen eserden fazla bilinmesi de üzücü bir durum. Başarılar dilerim

    YanıtlaSil
  3. Okunabilir. Tavsiye için teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  4. ilk kitabı not aldım teşekkürler...

    YanıtlaSil
  5. Rica ederim ben teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
  6. BU kitabı 5-6 sene önce almıştım..hala okumadım.yazınızı okuduktan sonra okuma listeme aldım.
    bana hazin gelen ,böyle bir eserin 800 yıl sonra cevrilmiş olması idi..yanlış hatırlamıyorsam kitabın arkasında bu sekilde bir ifade vardı.osmanlı döneminde hic ceviri olmamış demekki.cumhuriyet dönemide 1980 li yılları beklemiş..kültüre verdigimiz önemin tarihi belgesi.hayy bin yakzan

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kadar geç çeviri yapılması gerçekten üzücü bir durum... Okuma listenize almış olmanıza mutlu oldum güzel yorum için teşekkür ederim ☺️

      Sil