The irishman filmi

                                                                 Merhaba...😇 
          2019'u bitirmeye yaklaşmışken sinemada devlerin buluştuğu güzel yapımlar izlemeye devam ediyoruz. Bugünkü yazımda Martin Scorsese'nin son filmi "The irishman" ile ilgili izlenimlerimi yazacağım.  
irishman
      İlk olarak filmin yönetmeni Martin Scorsese'yi nasıl biliriz? 😂  Zindan Adası desem... Köstebek desem.... Para Avcısı desem.? üçünün ortak özelliği yönetmeni olduğu kadar Leonardo Di Caprio  tabii ki... 😊(Adam Leo'cuysa demek) Sadece bu saydığım benim jenerasyonumun popüler filmleri değil daha bir çok popüler filmleriyle de oldukça ünlü bir yönetmen ki  bir çok dalda oscar almış bir yönetmen olarak da biliyoruz kendisini. 
    
       Film 3.5 saatlik( Godfather izlemişlere selam olsun...👋) dile kolay herkesin izleyemeyeceği bir film...Zaten bilindiği üzere Netflix yapımı film olduğu için Netflix'te yayınlandı. İzleyicilerden gelen ilk yorumlar da beğenilmediği ve sıkıcı bulunduğu yönünde. Şaşırdık mı? Hayır. Uzun ve uzun olduğu kadar durağan bir film izlemek her şeyin  en hızlısı en çabuk tüketilenine alışmış bizler için kolay bir mesele değil. Nitekim Martin Scorsese de kısa zaman önce Marvel filmlerinin gerçek sinema olmadığını olsa olsa eğlence parkına benzettiğini ifade etmiş ve bu tür filmleri eleştirmişti. Açıkçası ben hak veriyorum yönetmene gözlemlediğim kadarıyla ve sadece sinema dünyası için değil  neredeyse her konuda uzun hiç bir şey yapamayan bir nesil yetişiyor. Biz kendimizden önceki döneme göre çok hızlıydık, şimdi ve devam eden devir daha da hızlı...🤯 
  
        The irishman filminin başrollerinde Robert De Niro Frank Sheeran rolünde ki filme adını da veren irishman'i canlandırıyor. Al Pacino sendika başkanı Jimmy Hoffa'yı ,
Joe Pesci ise Russell Bufalino adındaki mafya liderini canlandırıyor. Bu oyuncuları bir arada görmek ve belki de son filmleri olabilecek bu filmde oynamalarını izlemek gerçekten çok büyük bir keyifti. Üç buçuk saat film güzel oyunculuk olunca gerçekten izleniyor bunu bir kez daha anlamış olduk. 
irishman
         Film hakkında kısaca bilgi vereyim. Film gerçek hikayeden oluşuyor tabii ki yaşanmışlıkların bire bir aynı olması belki olmayabilir ama karakterler yani isimleri ve hikayeleri araştırınca tarihte böyle kişilerin olduğunu görebiliyoruz. Aslında çok geçmiş de değil Amerikanın yakın tarihinde yaşamış ve tanınmış kişiler olarak biliniyorlar. Olay örgüsü Frank etrafında dönüyor, Frank kamyonla et taşıyan getir götür işleri yapan ama arada da küçük hırsızlar yapan sıradan irlandalı bir adam. Yavaş yavaş çevresini genişletmesiyle Russell Bufalino adındaki oldukça ünlü italyan suç şebekesinin lideriyle tanışır. Daha fazla para kazanmak için Russell'in verdiği işleri yapmaya başlar ve tetikçi olur. Filmin burası bence çarpıcı yerlerden bir tanesiydi çünkü kimin kimi vurduğu belli olmayan, ama herkesin mutlaka bir şekilde vurulduğu sahneler Frank'in sinek öldürür gibi adam öldürmesi ve cinayet silahlarını hep aynı göle atması komikti. Hatta Frank'in deyimiyle göldeki silahları çıkartsalar bir orduyu donatabilirlerdi...😂  Filme devam edelim, Russell bir gün Frank'i Amerikan işçi sendika başkanı Jimmy Hoffa'nın işi için onun yanına yollar. Bu şekilde Hoffa ve Frank tanışmış olur ve yakın dost olurlar. Bu filmi bu şekilde anlatmak zor çünkü büyük olay yok gibi bir şey yani aslında var ama durağan bir yapıda zamana yayılmış bir film olduğu için aslına bakacak olursak üç adamın hikayesi var bu filmde Frank,Russel ve Hoffa... Frank'in suç dünyasına girişi ve sonrasında olanlar diyebiliriz. 
  
     Filmde bana çarpıcı gelen, hoşuma giden yerleri paylaşmak istiyorum. İlk olarak oyunculuklar zaten harika, başka oyuncular olsa 3.5 saatlik film izlenmeyebilir ama bu filmde gayet keyifli izledim. 
Frank ile kızı Peggy'nin ilişkisini çok etkileyici buldum. Küçüklüğünden beri babasına mesafeli olan ve babasının yaptığı işleri hisseden Peggy hiç konuşma olmayan ve sadece bakışların konuştuğu sahnelerde iyi performans sergilemiş. Ayrıca Peggy'nin Jimmy Hoffa ile tanışmasıyla onu babasından ve Russel'dan farklı görmesi ve ona babasından daha yakın davranması da güzel ayrıntılardandı. Filmin belki de en çarpıcı yerlerinden biri olan Frank'in Hoffa'yı öldürme sahnesiydi. Yani illa gerekli miydi ? Hoffa'yı korumak için elinden gelen her şeyi yapan arkadaşı tarafından kaleminin kırılması üzdü...🥺 Amerikan siyasi tarihini bilmeyen ben gibi biri için kısmen aydınlatıcıydı, en azından Kennedy'nin başkanlık dönemini, siyasi ilişkileri, işlerin nasıl yürüdüğünü anlayabilmek adına güzel kesitler vardı.  
  
        Genel itibariyle Martin Scorsese'nin önceki filmlerinde gördüğümüz gibi bir erkek filmi izledik. Bir zindan adası değil, ya da taxi driver ama zaten niye olsun ki ? Bu filmde bu dönem içinde çekilmiş güzel filmlerden biri olmuş ben bayılmasam da keyifli buldum. İzlemek isteyen ya da merak edenlere yol gösterici bir yazı olmuştur umarım. 
                                                                    Hoşçakalın...👋 🙃


Yorum Gönder

0 Yorumlar